CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre, partili cumhurbaşkanlığı ile Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını yitirdiğini ve bundan böyle partiler arası haksız rekabet ortamının daha da derinleşeceğini söyleyerek Cumhurbaşkanı’na hakareti düzenleyen TCK 299’un yürürlükten kaldırılması için kanun teklifi verdi. Emre, ülkemizin siyaset atmosferinde sert polemiklerin yaşandığına dikkati çekerek, mevcut düzenleme ile parti liderleri arasında yaşanacak atışmaların muhalefet liderleri için suç kapsamında ele alacağını, Cumhurbaşkanı’nın partisi için ise bir imtiyaz olarak kullanacağını ifade etti.
Zeynel Emre 299. maddenin iptaline ilişkin değişiklik teklifini şu sözlerle değerlendirdi:
“Devleti temsil eden tarafsız Cumhurbaşkanı bundan böyle partisini temsil eden siyasi bir figürdür. Yakın bir tarihte yeniden içinde gireceğimiz seçim atmosferinde, devlet koruması altında bir partili cumhurbaşkanı karşısında adil bir rekabet sağlanması mümkün değildir. Muhalefet olanakları böylece devlet imtiyazı karşısında hepten kısıtlanmış, ifade özgürlüğü ve demokrasinin vazgeçilmezi adil rekabet tamamen ortadan kaldırılmış olacaktır. Mevcut düzenleme olan TCK 299 bu nedenle artık geçerliliğini yitirmiş, sakıncalı hale gelmiştir ve ilk iş bu maddeyi yürürlükten kaldırmak olmalıdır. Aksi taktirde Türkiye demokrasisi yasal güvence altına alınmış bir haksız rekabet ile büyük darbe alacaktır.”
Değişiklik teklifinin gerekçesi ise şöyle:
“5237 sayılı mevcut Türk Ceza Kanunu uyarınca, “devleti temsil eden” Cumhurbaşkanının kişiliğine dönük hakaretler, devlet aleyhinde cürümlerden sayılması ile suç olarak tanımlanmıştır. Cumhurbaşkanının tarafsızlığını ve bu marifetle devleti temsiliyetini temin eden “partisi ile ilişiğinin kesilmesine” hükmeden anayasa maddesinin yürürlükten kaldırılmasıyla, Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlığı ve temsiliyetinin güvence altına alınması bir tedbir olmaktan çıkmıştır. Adalet Bakan Bekir Bozdağ’ın Mart 2016 tarihli, ilgili madde uyarınca 1845 davaya kovuşturma izni verildiği açıklamasından da görüleceği üzere, ilgili düzenleme yargı sistemi üstünde bir yüke, hak kayıplarına sebep olan ve partiler arası haksız rekabete mahal veren bir niteliğe bürünmüştür. Bu nedenle ilgili kanunun cumhurbaşkanı şahsında devletin, partiler üstü itibarını temin ve muhafaza eden 299. maddesinin yürürlükten kaldırılması büyük önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanı, partili cumhurbaşkanlığı düzenlemesi ile tarafsızlığını yitirmekte, bunun neticesinde %100 ile teşkil olunan devlet temsiliyeti, Cumhurbaşkanı’nın üyesi/yöneticisi olduğu parti temsiliyetine daraltılmaktadır. Anayasal güvence ile koruma altına alınan tarafsız Cumhurbaşkanlığı makamı böylece siyasal bir partinin de imtiyazlı şekilde korunmasını getirmektedir. Yapılacak olan değişiklik ile başta Cumhurbaşkanının, devleti temsil mahiyetinin, parti üyeliği/yöneticiliği ile bağdaşmaması nedeniyle, demokrasilerde vazgeçilmez bir değer olarak partiler arası rekabette bu tür olası imtiyazların önünün alınması amaçlanmaktadır. Partili cumhurbaşkanlığının, tarafsız cumhurbaşkanlığı imtiyazlarından faydalanmasının yol açacağı hak ve itibar kayıplarının, buna ek olarak yargı sistemi üzerindeki iş yükünün önüne geçilmesi yine bu değişikliğin amaçlarındandır. Yargı sistemimizin içinde bulunduğu durum göz önünde bulundurulduğu taktirde, özellikle seçim süreçlerinde ilgili maddenin işletilmesi sonucu davaya konu olan kişi sayısının artması, bu maddenin devletin saygınlığını koruma maksadını aşmasının yanı sıra, haksız rekabet ortamını derinleştirerek ifade özgürlüğünü daraltmakta ve artan dava sayılarıyla gelen iş yükü nedeniyle de adaletin tecellisi akamete uğramaktadır. İlgili maddenin işletilmesiyle ortaya çıkan diğer bir sakınca ise, devleti temsil eden Cumhurbaşkanının şahsiyetinin korunmasının, yeni düzenleme ile üyesi/yöneticisi olduğu siyasal partinin tüzel kişiliğinin de devlet korumasına tabi kılacak olması ve Cumhurbaşkanı’nın üyesi/yöneticisi olduğu partinin devlet şahsında teşekkül ettirilmesidir. Bu bakımdan, siyasal partilere eşit mesafede durması gereken devletin, Cumhurbaşkanı’nın üyesi/yöneticisi olduğu partiye devlet şahsında muamele etmesini gerektirecek bu eski düzenleme, partili cumhurbaşkanlığı düzenlemesi ile geçerliliğini yitirmiş ve kadük kalmıştır. Bunun da ötesinde, eski düzenlemenin yeni durum ile birlikte sakıncalı olması da söz konusu olmuştur. Ülkemizin siyaset atmosferine bakıldığında görüleceği üzere, başta seçim dönemleri olmak üzere, sıklıkla yükselen tansiyon, siyasi rakipler arasında maksadını aşan söylemleri de beraberinde getirmektedir. Kişilerin hakarete uğramasının önlenmesi şüphesiz bir gerekliliktir ancak imtiyazlı bir şekilde korunan partili Cumhurbaşkanı ve ülkemizin aktif ve sıcak siyaset ortamında muhatabı olacağı polemikler düşünüldüğünde, ilgili madde partiler arasında haksız rekabete mahal verecek niteliktedir. Sonuç olarak, yargı sistemimiz üzerindeki gereksiz iş gücünü azaltmak, vatandaşlarımızın hak kaybına uğramasının önüne geçmek, devletimizin şahsiyetinin, şahıslar ve partiler üstü mahiyetinin ve itibarının korunmasını sağlamak ve nihai olarak partiler arası rekabetin adil bir şekilde temin edilmesini sağlamak ilgili maddenin yürürlükten kaldırılması gerekmektedir.”